Kategori: Öykü
-

Ana Üşümesi
“Ana Üşümesi’nde toplanan hikâyelerin, ‘fakirlik’ ve ‘mevcuttan hoşnutsuzluk ile olması istenen arasında kalma’ olmak üzere iki temel mesele etrafında döndüğü söylenebilir. İki bölüme ayrılan kitabın her bir bölümündeki hikâyeler, hemen hemen bu meseleleri ele alan hikâyeler olarak bir araya gelmişlerdir. Bu meseleleri ele alan hikâyelere bakıldığında, her iki meselenin hikâye olarak sunuluşunda ortak noktalar görmek…
-

Gülşefdeli Yemeni
Yayınlandığı her kitabıyla öykü evrenini sürekli çeşitlendiren, zenginleştiren Hüseyin Su, Gülşefdeli Yemenide yitip giden güzellikleri, kaybettiğimiz manevî zenginlikleri, kuşaklar arası çatışmayı, her şeyi değiştiren/bozan yeninin birey ve aile üzerindeki yıkıcı etkisini, çocukluğun saf ve temiz duygularını, derinlikli bir psikolojik tahlil ve ustalıklı bir biçim terci- hiyle öyküleştiriyor. Öykülerinde titiz bir dil işçiliği sergileyen Hüseyin Su,…
-

Aşkın Hâlleri
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluş- sal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insanî ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanîlik olsa da Hüseyin…
-

İçkanama
Özenle yerleştirdiler beni tabuta. Sayısız insandan izler taşıyan bir tahta kokusu… Bir el, soğudukça eğrilip kalan dizime bastırarak düzeltti. Ellerimi yanlarıma uzattılar. Sağa sola çarpmaması için başımın iki tarafını da ceketimle doldurdular. Gömleğimin dışarıda kalan yenini toplayıp içeriye aldıktan sonra tabutun kapağını üstüme kapattılar. Bütün dünya dışarıda kaldı. Usta hikâyeci Hüseyin Su, uzun bir aradan…
-

kırklar cemi
Onunla aramızdaki bu bağ o günden sonra da hiçbir zaman kopmadı, gittim geldim gittim geldim ona, o da benim dikbaşlılıklarıma hiç aldırmadan konuştu bazen öğüt verdi uyardı azarladı bazen nazını attı ölçtü biçti kesti söktü dikti ve bir gün sessizce göçüp gitti, işte böyle hepsi hepsi bu kadar, o gün bugündür elimden geldiğince o gülü…
-

Ağılı! Ağılı!
İnsanın derinden hissedip yaşaması gereken bir duyguyu, acıyı, kederi, hüznü, sevgiyi mütemadiyen içinde tutup durması ve hiçbir zaman kimseyle paylaşmadan yaşayabilmesi o kadar zor olmalı ki asla aklın alabileceği bir şey değil bu da. Bu, hiç kapanmayan bir yaranın acısının her an bir sancıyla yaşanarak kabuğunun altında tatlı bir kaşıntıyla zonklayıp durması, içe doğru derinleşerek…
-

Kırık Sızısı
Sonra da dönüp acaba hafızamdan bu yüzü silmek istediğimden emin miyim, diye sık sık kendinize sorduğunuz bile olur. Bir insan olarak İsmail de benim için böyle hayat boyu izlerini silemediğim hatıralar, cevaplayamadığım sorular, kurtulamadığım bir yüz, belki de hiçbir zaman hikmetini anlayamadığım derin bir muamma olarak kaldı. Peki, ben memnun muydum bundan, evet!.. Huzursuz muydum,…
-

Hayat Ağır, Ölüm Hafif
Yeryüzünde önemli bir nokta sürekli sarsıntı geçiriyormuş gibiydi. Ekrandaki görüntü de hızla soluk alıp vererek sanki yeryüzünün o noktasıyla aynı tempoda sarsılmaya devam ediyordu. İnsanın can çekişmesi denilen hakikat galiba böyle bir şey olmalıydı. Bir süre daha sesi dikkatle dinledim ve çırpınışını izledim ekrandaki görüntünün. Sanki benim kalbim de soluk alıp veren çarpıntıya eşlik ediyor…